09 June 2013

Dilek


























Bir gün,
Lodos değişiklik yapsa,
Mesela Kuzeyden esse
Kadıköy-Karaköy vapuru karar değiştirse
Tornistan edip Kanlıca’ya yanaşsa
Erguvan çiçekleri kıyak yapıp ağustosa kadar uzatsa
Boğaziçi’ndeki misafirliklerini
Martılar kedileri yemeğe davet etse
Mesela Mustafa’nın karnesinde bütün notları “pekiyi” olsa…
Kemal amcamın romatizma ağrıları sona erse
Sahil boyunca yorulasıya yürüse,
Ciğerlerine çekse Boğaziçi’ni,
Balık ekmekle yeniden merhaba dese İstanbul’a
Ada vapuru iskelesinde elinde bavuluyla Dimitri amcama rastlasam
Altı Yedi Eylül’den sonra Yunanistan’a kaçan.
Yüzünde kocaman bir gülücükle
“Vre, dayanamadım vatanıma geri döndüm, dese.
Gülfidan’ın kocası pazardan eve iki file dolusu zerzevatla gelse
Gülümser teyze ağızlarına biber sürse
Biber gazı atanların
Savaş, sadece eniştemin ismi olsa,
Simitçi Ramazan’ın cebinde yürürken metal paralar şıngırdasa,
“Umuut var, taze umut var!” diye bağırsa…
Hastaneler, hapishaneler boşalsa,
Okullar, fabrikalar, pazarlar,  tıka basa dolsa.
Pazar yerleri şenlik mekanı olsa,
Buzdolapları ağzına kadar, tıka basa dolu olsa,
Ciğercinin kedisiyle, sokak kedisi arasında musavat olsa…
Enflasyon, devalüasyon, açlık, işsizlik, vesair muzırat
Birer Bir Nisan şakası olsa.
Bir Mayıslarda hep tozsuz, gazsız şenlik olsa…
Bayraklar süslese meydanları
Yollar yürümekten aşınsa
Güneş öldürse mikropları,
Temizlese pislikleri.
Umutlar yeşerse, hayaller gerçek olsa…
Yalanlar, gerçeklerden tırsıp, terk eylese diyarı.

Aşık olsa
Varoşların bütün kızları...

Sevinçten deli olsak,
Her gün, ama her gün bayram olsa…

İşte,
Ben,
O zaman her gün kutlarım yaşıyor olmanın mutluluğunu
Çengelköy’deki çay bahçesinde.
Fazlasında valla billa gözüm yok; 
Bir bardak çay, yanında bir simit yeter.