Bir gün,
Lodos değişiklik yapsa,
Mesela Kuzeyden esse
Kadıköy-Karaköy vapuru karar değiştirse
Tornistan edip Kanlıca’ya yanaşsa
Erguvan çiçekleri kıyak yapıp ağustosa kadar uzatsa
Boğaziçi’ndeki misafirliklerini
Martılar kedileri yemeğe davet etse
Mesela Mustafa’nın
karnesinde bütün notları “pekiyi” olsa…
Kemal amcamın romatizma
ağrıları sona erse
Sahil boyunca yorulasıya
yürüse,
Ciğerlerine çekse
Boğaziçi’ni,
Balık ekmekle yeniden
merhaba dese İstanbul’a
Ada vapuru iskelesinde
elinde bavuluyla Dimitri amcama rastlasam
Altı Yedi Eylül’den sonra
Yunanistan’a kaçan.
Yüzünde kocaman bir
gülücükle
“Vre, dayanamadım
vatanıma geri döndüm, dese.
Gülfidan’ın kocası
pazardan eve iki file dolusu zerzevatla gelse
Gülümser teyze ağızlarına biber sürse
Gülümser teyze ağızlarına biber sürse
Biber gazı atanların
Savaş, sadece eniştemin
ismi olsa,
Simitçi Ramazan’ın
cebinde yürürken metal paralar şıngırdasa,
“Umuut var, taze umut
var!” diye bağırsa…
Hastaneler, hapishaneler
boşalsa,
Okullar, fabrikalar,
pazarlar, tıka basa dolsa.
Pazar yerleri şenlik mekanı
olsa,
Buzdolapları ağzına
kadar, tıka basa dolu olsa,
Ciğercinin kedisiyle,
sokak kedisi arasında musavat olsa…
Enflasyon, devalüasyon,
açlık, işsizlik, vesair muzırat
Birer Bir Nisan şakası
olsa.
Bir Mayıslarda hep
tozsuz, gazsız şenlik olsa…
Bayraklar süslese
meydanları
Yollar yürümekten aşınsa
Güneş öldürse mikropları,
Temizlese pislikleri.
Umutlar yeşerse, hayaller
gerçek olsa…
Yalanlar, gerçeklerden
tırsıp, terk eylese diyarı.
Aşık olsa
Varoşların bütün kızları...
Varoşların bütün kızları...
Sevinçten deli olsak,
Her gün, ama her gün bayram olsa…
İşte,
Ben,
O zaman her gün kutlarım yaşıyor olmanın mutluluğunu
Çengelköy’deki çay bahçesinde.
Çengelköy’deki çay bahçesinde.
Fazlasında valla billa gözüm yok;
Bir bardak çay, yanında bir simit yeter.
Bir bardak çay, yanında bir simit yeter.