En kısacık, anlık öyküler
Patronuna
aşık oldu
Gülfidan, konfeksiyonda işçiydi. Patronuna aşık oldu.
İki kere kaybetti.
Yolcu
Benim okuldan bir arkadaşım vardı, adı
Yolcu'ydu. Nüfus memuruna Yalçın demişler, Yolcu yazmış.
O da kaderine razı olmuş, her fırsatını yakaladığında
yolculuğa çıkardı.
Eşiği
geçmek
Sevgilimdin, aşkım, bir tanemdin.
Eşik atladık, eşim oldun.
Tavla
Boş bir anımızda tavla oynadık.
İkimiz de yenildik.
Sen zar tuttun, ben pul arakladım.
Kara
Fatma
Karafatma, bundan böyle senin adın sadece kara böcek olsun.
Benim kara gözlü, kara kaşlı Fatma’ma haksızlık olmasın.
Karatahta
Karatahtalar beyaz tahta olduğundan beri tebeşirler
nostalji yaşıyorlar.
Oğlan
babaya benzer
Yaşlanıp da iyice babama benzeyince oğlum bana benzemeye
başladı.
Tanışmıyorlar
Ne balık kelebeği,
Ne de kelebek balığı tanıyor.
Birbirlerini ben anlatıyorum onlara.
Balıkçının
sandalı
Dalgalar dalga geçiyordu balıkçının sandalıyla.
Sonunda balıkçı dayanamadı sahile çekti sandalını.
Bu sululuğa son verdi.
Oyuncakçının
oğlu
Ciğercinin kedisi ya da oyuncakçının oğlu olmak…
Hepsi aynı hesap.
İyi
mahalle
Bir mahallede bir kitapçı, üstüne üstlük bir de oyuncakçı
dükkanı varsa o mahalle yaşamak için iyi bir yerdir.
Küsmek
hayata
Köpek havladı, horoz erken öttü, uyuyamadım diye hayata
küsülür mü sabahın köründe kalkar kalkmaz?
Komşuluk
hatırı
Komşuya ikram börek tabağı boş iade edilirse komşuluk
hatırı bitmiştir o an.
Yaşam
Yaşam bana çok kısa, sanki bir anlık.
Gözümüzü açıp, kapar gibi.
Harf
Sessiz harflere kıl oluyorum.
Yaşasın sesli harfler.
Yenilgi
İnatçı bir şam fıstığıyla boğuştum, yenildim.
Oysa dişlerimin arasında kolayca ikiye bölünüveren
diğerleri ne kadar uysaldı.
Hepsi
bir anda çok zor
Doktora tezimi arzuladığım sürede bitirememiştim. Bir de
zorunlu maişet meselesi var. İş güç, fazla mesai...
Yetmezmiş gibi bir de aşık olmaz mıyım?
Hepsi bir anda çok zor.
Nasıl üstünden geleceğim bunca işin?
Kelebek
Arkadaşım
Benim bir kelebek arkadaşım
vardı, Allah rahmet eylesin.
Bir gün, tanıştığımız günün
sabahında; Boğazda bir çay bahçesinde oturmuş
çay içerken, olmadık şeylere üzülüp dertlendiğimi görüp, yüzünde bilgece bir
ifadeyle:
“Aptal olma! Yaşadığın anın
kıymetini bil, keyfini çıkar,” dedi,
“Hayat bir gün, o da bugün.”
O an ne dediğini çok
anlayamamıştım; akşam acı ölüm haberini aldım.
Gerçekten de dediği doğruydu.
Hanımköylü
Salih’in çevresinde gördüğü bütün erkekler hanımköylü ya,
hep öyle olur zannediyor.
Geçenlerde İzmir’e giden otobüste yanında oturan amca
sormuş:
“Nerelisin, evlat?”
“Bir yerli değilim amca, ben daha henüz evlenmedim,” diye
cevap vermiş.
Halim
abi balıkları besliyor
Halim abi emekli oldu ya, emekli olduktan sonra yapmayı
planladığı gibi her sabah erkenden kalkıyor. İki bardak çay biraz peynir,
zeytin, ekmek atıştırdıktan sonra kendisini deniz kenarına atıyordu.
Leyla abla, bizimki bir şeyler yakalar getirir diye hazır
bekliyordu, ama Halim abi her seferinde eli boş dönüyordu.
Akşamları eve dönerken konu komşunun takılmalarına
aldırmadan, “Yahu ben balıkları besliyorum, bunda ne kötülük var?” diyordu.
Hangi
filme gidelim?
Geçenlerde arkadaşlarla sinemaya gidelim diye niyetlendik.
“Hangi filmler oynuyor sinemalarda?”
Necmi, “şu film var,” dedi; Niyazi, “ben bir arkadaşımdan
duydum “b..k tan bir filmmiş,” dedi.
Ben, “bak şu film varmış, esas oğlanı da bu aktör
oynuyormuş,” dedim.
İkisi birden atıldı: “Bütün sinema kritikleri beş para
etmez diye yazıyor.”
Neredeyse on film vardı vizyonda. Bir türlü anlaşamadık
hangi filme gideceğimize.
Sonunda, “Eeee,” dedim, “Hangi filme gideceğiz?”
Hiçbirinden bir ses çıkmadı.
Yani sinemaya gidemedik.
Yalnızlık
zor zenaattir!
Yalnızlık zor zenaattir! En fazla da geceleri, hava karardığında...
Yalnızlığa dayanırım
da, bir başınalığa asla…
Duvarlara baka baka yaşlanmak
hoş değil. Saat tıkırtısıyla yetinmemeli...
En azından ara sıra da olsa bir telefon çalmalı. “Günaydın, akşamın hayırlı
olsun'' diyen biri olmalı. O ses bir dostun sesiyse tadına doyum olmaz.
Değilse çayı şekersiz içmeli değişmeyen deminin
dostluğuyla.
Halbuki, zor değil, hiç zor değil bir çay demleyip, tek
başına yudumlamak.
Ama; ''Çaya kaç şeker alırsın?'' diye soran bir ses olmalı ara sıra da olsa.
Ama; ''Çaya kaç şeker alırsın?'' diye soran bir ses olmalı ara sıra da olsa.
Uzun
evliliğin sırrı
Halim abiyle yaşamla, eski anılarla ilgili sohbetimiz her
zamanki gibi çok keyifli.
Karısıyla çok uzun yıllar evli kalabilmenin, hem de mutlu
olmanın sırlarını soruyorum.
Aynı Ayşe teyze gibi cevaplıyor:
“Bizim zamanımızda kırılan bir şeyler olduğunda hemen çöpe
atılmazdı, onarılırdı, ondandır.”
Diyecek bir şey yok.