Akıllı anne tavşancık
Güneşli bir bahar sabahında tavşan ailesi ormanın içlerine gidip, her gün yediklerinden daha değişik, daha lezzetli bir şeyler bulup, akşam yemeğinde yemeyi kararlaştırdılar.
Zira her gün yedikleri havuç ve lahanadan bıkıp, usanmışlardı.
Baba tavşan, anne tavşan
ve çocukları hazırlanıp, ormana uygun giysilerini giydiler.
Her şey çok güzel,
güneşli, ılık, neşeli bir gündü. Ağaçlar çiçeklenmişti, dallarda kuşlar ötüşüyordu.
Ancak ne var ki böyle
güzel bir zamanda umulmadık kötü şeyler de olabiliyordu. Onlar yollarına devam
ederken, aç bir kurtla karşılaşacaklarını hiç akıllarına bile getirmiyorlardı.
Kurt, gerçekten çok
açtı. O kadar ki önünden bir fil geçse onu bile yiyebilirdi. Ancak uzun
zamandır bir fil bile görmemişti.
İki gündür yiyebildiği,
ancak yakaladığı küçük bir ördek olmuştu. Tavşanlarla karşılaşınca gözleri
parladı.
Şansı dönüyor muydu, ne?
Baba tavşan kaçıp,
kurtulabilirdi.
Ama ya yavru tavşancık?
Peki ya hep birlikte
karşı çıksalar, kendilerini korumaya çalışsalar?
Yok, o da akıllıca bir
şey değildi.
“Ne kadar çaresiz,” diye
yakındı baba tavşan.
Kurdun hiç acelesi
yoktu. Üçünü de yakalayıp, inine
götürüp, acıktıkça sırayla yiyecekti.
Önce hangisinden yemeye
başlasam, diye düşündü.
Açtı ve kendisine güzel
bir ziyafet çekmeye kararlıydı.
Düşündü, düşündü anne
tavşandan başlamayı düşündü. Anne tavşan iyice semirmiş ve güzeldi. Mutlaka eti
de lezzetli olacaktı.
Ancak kurdun hesap
etmediği bir şey vardı: Anne tavşan sadece çok güzel olmayıp, aynı zamanda çok
kurnaz ve akıllıydı. Yanından hiç eksik etmediği çantasından bir ayna çıkardı.
Kurda:
“Bu aynayı size armağan etmek
için getirmiştik,” dedi.
Kurt, pek anlam
veremedi, ama armağan almaktan da mutlu olmuştu. Dişi tavşandan dişi kurda verilen
güzel bir hediyeydi.
İçinden “Hiç
umutlanmasınlar. Bu armağan onları yememe engel olmaz,” dedi.
Aynayı eline aldı.
Yüzüne baktı.
Güneş de tavşanlardan
yanaydı ışıklarını aynaya gönderdi.
Kurt, aynaya baktığında
çığlığı bastı:
“Aaaa, bu ben miyim?”
dedi.
Aynada tombul ve çirkin
bir aksi vardı.
Bir dişi kurdun mutsuz
olması için yeterliydi. Çok uzun zamandır hiç aynada kendisini görmemişti.
“Ne kadar şişmanlamışım? Çok çirkin görünüyorum, bu halimle beni hiçbir erkek kurt beğenmez,” diye
söylendi.
“Mutlaka rejim yapıp,
kilo vermeliyim. Hem de hemen şimdi başlayarak.”
Açtı, ama tavşanları
yemekten vazgeçti. Hediye için de çok
teşekkürler etti. Öyle ya tavşancıklar bu hediyeyi getirmeseydiler bu kadar çok
şişmanladığını anlayamayacaktı.
Yavru tavşancık, güçlü
olduğu için hep babasıyla övünürdü, ancak bu defa çok akıllı olduğu için
annesine büyük hayranlık duydu.
Demek akıllı olmak bazen
güçlü olmaktan daha fazla işe yarıyordu.
Tavşanlar, rahat bir
nefes alıp, kurda veda ettiler.
Evlerine dönüp, çiftçilerin
tarlalarından arakladıkları havuçları, lahanaları yiyerek yetinmeye karar verdiler.
10 Ağustos 2013, Moskova
10 Ağustos 2013, Moskova