28 April 2014

Heyhat, budur işte hayat!

























Heyhat, budur işte hayat!

Hayat bazen,
Gülfidan’ın düğününde tatlı bir telaş,
Direğin dibinde sızmış mutlu bir ayyaş,
Marangoz Hilmi’nin hızarında talaş,
İntifadada bir çocuğun sapanından havalanan taş,
Dağda bir gerilla kampında coşkulu bir marş.

Ve bazen,
Ekmek almaya giderken avlanan Berkin,
Yaralı, kanadı kırık, ürkek bir güvercin,
Ayazın ardından tarlada don vurmuş ekin,
Sofralara ulaşamadan ağacının dibine düşen zeytin.

Bakkalın kızı İffet’in kaybolan iffeti,
Varoşta kanlı, aptal bir töre cinayeti.

Bir esnaf lokantasında çorba tasında sinek,
Merasız kalmış köyde sütten kesilmiş bir inek.

Demircinin alnında ter,
Çayına tad veren şeker,
Bazen hayır, bazen şer.

Bazen de,
Bir Zapatista selamıdır, Chiapas’tan,
Yoldaş Subcomandante Marcos’tan,

İster bağır çağır, haykır, isyan et,
De: “Yahu, bu da olmaz, hayret!”
İster mutlu yaşa, ister kendini kahret,
İsterse kenarından, köşesinden seyret.

Heyhat,
Budur işte hayat

Bu, daha ne başlangıç, ne de son.

Alık alık bakmayı bırak sulara,
Bence asılalım küreklere…

M. Hakkı Yazıcı
Moskova, 28 Nisan 2014