Yağmurdu odasında oturup penceresinden bakan
bana
Gel dedim, gel dışarı.
Bak, çiçekler suya muhtaç.
Gelemem, dedi.
Güneşi kızdırdım, cezalıyım. Bana oyun yasak.
Pek iyiye yorulmaz bu…
Öyle ya, sadece çiçekler değil, tarlalardaki
ekinler de su bekler.
Sıkıntılar, acılar köylülerin kapısında pinekler.
Bir sabah kalktım,
Dışarı baktım.
Dışarıda yağmur yağıyordu. Belli ki cezası
bitmiş, dedim.
Sevinçle dışarı fırladım,
Bütün çiçekleri uyandırdım.
Avazım çıktığı kadar bağırdım: “Yağmur yağıyor,
seller akıyor.”
Baktım, Arap kızı da camdan bakıyordu.
Canlanıp, koşa koşa gelmişti gecikmiş yeni
mevsim.
Doğa, delirdi, coştu…
Bunu hep beraber kutlamalıydık,
Komşumuzun oğlu, arkadaşım Ahmet’e seslendim:
“Ahmet, pabucu yarım, çık dışarıya oynayalım!”
Ahmet de dışarı fırladı.
Ayağında babasının aldığı yeni pabuçlar vardı.
Yağmur yağıyor, buğday bitiyor
Fırınlarda ekmek pişiyor.
Fırınlarda ekmek pişiyor.
No comments:
Post a Comment