Manisa’da, Zeytinliova’da
Yaşı on asırı aşkın bir zeytin
ağacı,
Benim sevgili zeytin dedem,
Diğer ağaçlara ayıp olmasın
diye
Kasabanın ismi değişse, dedi.
Ova da ona uydu,
Dağlara ayıp olmasın diye…
Zeytin ağacı, biz, dedi
Diğer ağaçlarla kardeş gibi yaşarız
onca zamandır
Ova da dedi ki ben de hakkı
yenmesin isterim
Bana sularını gönderen şu
karşıdaki dağların.
***
İşte bana her şeyi anlatan,
Her şeyi bilen
Bu zeytin ağacıdır.
***
Zeytin dedem, diye başladım;
Bana yarenlik edecek biri lazım
Uzanıp, sırtımı vereyim yaşlı gövdene
Sığınayım ulu gölgene
Rüzgarda hışırdayan yapraklarının serinliği
Ferahlatsın içimi.
Sonra usul usul anlat bana
Neler oldu?
Nedir bu işler?
Çok sorum var sana
Tek tek sorayım,
Usul usul anlat bana.
Tanrı sevdiği insanları
Zeytin ağacı olan yerlerde yaşatırmış,
Daha çok sevdiklerinin ise
Zeytin ağacı olurmuş...
Doğru mu?
Peki, öyleyse, yani doğruysa
Böyle bereketli topraklarda
Onca yoksulluk, onca dert niye?
İnsanlar?
Ya insanlar?...
Nedir bu insanın insana
ettiği?
Bilirsin Epikür dedem, demiş ki
Tanrı varsa bu evrende,
Bunca kötülük niye?
***
Sorma, dedi zeytin ağacı,
Bugün çok efkarlıyım…Çok
Haberler kötü.
Gökyüzünde kara bulutlar
Kömür karası, kara bir gün
Felaket hanelere düştü.
Hepimizin içi karardı.
Bir Fatma kız var, muhtemel tanımazsın
Yorulunca gölgeme sığınır senin gibi
Yarenlik eder bana
Fatma’nın dikili bir zeytin
ağacı bile yoktu,
Ama olsun zeytin kasabasında
yaşıyordu
Kadir’i ve yavrusu
Bünyamin’iyle
Mutlu yaşarlardı bu zeytin kasabasında
Canı çıkasıya didinir evinin rızkı için
Kendisi zeytinde.
Kocası madende.
O getirdi
Kara kömür ocağından kara haberi
Üçyüz can kalmış toprağın
dibinde
Kara deliğin kara
labirentlerinde
“Kocam bir cebe sığınmış olsa bari,” dedi
Fatma
Kartı yukarıda maden girişinde
Kendisi, lambasıyla aşağıda
Kocası Kadir ve can arkadaşı
Soğanını, ekmeğini paylaştığı Soma’lı
Kader
Son yolculuklarında yine
beraber.
***
Kadir’in kaderi böyle mi
olmalıydı?
Hiç umut yok mu zeytin ağacı?
***
Yoktu!
Tek tek söndü umutlar,
Madenci lambalarının ışığı
gibi.
Fatma, kara deliğin dibine
çöktü
Yemedi, içmedi, dört gün
bekledi.
Ancak Kadir’i dönmedi
Şimdi Fatma’cık nasıl tutunacak
yaşama
Şimdi nasıl sevecek yavrusunu,
Yetim Bünyamin’ini
Eskisi gibi
Kömür karası gözlerinden ötürü
Kömür gözlüm diye!
İşte böyle, geldi
Kömür karası kara günler
Gökyüzünde kara bulutlar
Yüz karası,
kömür karası,
Böyle mi kazanılmalı ekmek parası?
Böyle mi kazanılmalı ekmek parası?
M. Hakkı Yazıcı
Moskova, 16 Mayıs 2014
No comments:
Post a Comment