08 June 2015

Arif’e ders vermek şart olmuştu / M. Hakkı Yazıcı



Arif’e ders vermek şart olmuştu

Kadınlar durumdan ilk defa hamamda haberdar oldular.

Gülşen, ne kadar peştamalını çekiştirip o yerlerini kapatmaya çalıştıysa da kadınlar vücudundaki morlukları fark ettiler.

Avniye teyze:

“Ne o kız bu vücudundaki morluklar?” diye kestirmeden soruverirdi.

“Bir şey değil abla, zeytin toplarken düşüverdim de,” diye cevap verdi, Gülşen.

“Kız, o ne biçim düşmekmiş, sanki zeytin toplarken düşen ilk sensin,” deyiverdi.

Gerçekten de Gülşen’in vücudundaki morluklar vücudundaki morluklar başka başka yerlerdeydi. Sırtında, kıçında, baldırında, karnında,.. Düştüğünde olsa, bir tarafında olurdu.

Göbek taşından fırlayıp gelen Gülşen’in karşı komşusu Emine abla:

“Bu kızcağızı o ayyaş herifi her gece dövüyor,” diye konuya açıklık getirdi.

Bütün kadınlar içleri acıyarak baktılar Gülşen’e.

Kasabanın kadınlarının çoğu için müşterek bir sıkıntıydı bu. Herifler kahvede pinekleyip, tembellik ettikleri yetmezmiş gibi akşamları da içip içip karılarını dövüyorlardı.

“Öfff öf,” diye içini çekti Avniye teyze.

Tarihte bir zamanlar, Avniye teyzenin de başına gelmişti buna benzer vakalar, ancak kocası öleli seneler geçmiş unutmuştu bütün bunları. İki lafın arasında Salih amcayı anar, “Pek iyi adamdı benim herif,” diye gözü yaşlı yaşlı anlatırdı.

***
Gülşen’in kocası manifaturacı Arif, kötü bir adam sayılmazdı, ancak çok içmeye görsün; ilk kadehten sonra keyiflenmeye başlar, ikincisinde ağzından bal akmaya başlar, yakası açılmadık fıkralar anlatır, üçüncüde şiirler söyler, şarkılara eşlik eder, dördüncüde efkarlanmaya başlar, suskunlaşır; beşincisinden sonrasında ağlamaya, haykırmaya, önüne gelen sataşmaya, kavga etmeye başlardı.

Hışmından kurtulmanın tek çaresi iyice sarhoş olup, sızmasıydı.

Sonra uyurdu. Bazen yatağın yolunu zor bulurdu. Yatağa varamadan yerde halının üzerinde sızıp, uyuduğu da çok olurdu.

***
Avniye teyzenin kilosu gibi ağırlığı vardı kadınlar üzerinde.

“Ne mıymıntı kadınlarsınız be siz, heriflerinizin bi hakkından gelemiyorsunuz,” diye çıkıştı.

Kadınlar, boynunu büküp, başlarını öne eğdiler.

“Kızlar ister misiniz şu Arif’e bir ders verelim?”

Gülşen, telaşlandı. Tarzan’a özenip Spil dağının eteklerinde yaşayan deli Kadir’e kocasını dövdüreceklerini sandı, “Aman,” diye atıldı.

Avniye teyze:

“Dur sen kız, karışma,” diye ittirdi.

***
Arif’in manifaturacı dükkanı çarşının merkezindeydi.

İşleri nasıl derseniz, siftahsız kapattığı günler az değildi. Konfeksiyon, her şeyin hazırı moda olup, İzmir de komşu kapısı olduktan sonra herkesin alışverişini oradan yapar olmuştu.

Sabahın erken saatinde, daha sabah serinliği varken ilkin Sabahat abla girdi dükkanın kapısından. Arif, elindeki gazetenin birinci sayfasını “cık cık”layarak göz gezdirip, çayını yudumluyordu.

Sonra Sümüklülerin Emine, arkasından da berber Hüseyin’in karısı Aysel girdi.

“Komşu şu puanlı basmayı bi indirive de bakıverem.”

“Bi de şu emprimeyi indirivesene.”

Arif, aylardan sonra dükkanında bu kadar müşteriyi bir arada görmenin keyfiyle birinci sayfasında kaldığı gazeteyi, soğuyan çayını unutmuş habire raflardan kumaşları indirip gösteriyordu.

Dükkan doluydu. Yan dükkanlardaki komşular da bu müşteri bereketine akıl erdirememiş kapıdan kafalarını uzatmışlardı.

Çarşı Camii’nin müezzini minareden kafasını uzatıp, sanki Arif’i camiye gelirken görünceye kadar devam edecekmiş gibi öğle ezanını uzattıkça uzattı.

İkindide de aynısı oldu.

Esnaf lokantasının aşçısı Arif’in sevdiği yemekten bir porsiyonu işi çıkmış geç kalmıştır, birazdan gelir diye bir kenara ayırmıştı.

Öğleden sonra da müşteri bereketi vardı, ancak siftah yoktu.

En son Avniye teyze girdi dükkana:

“Arif’im nassın, nasıllar çoluk çocuk, Gülşen’im iyi mi?”

“İyi be Avniye abla, uğraşıp duruveriyoz işte.”

Sonra kadınlar, teker teker, “neysene bi düşünüverem de gari, sonra kara verdiğimde almaya gelirim,” deyip dükkandan ayrıldılar.

“Arif olan anlar,” derler, ama Arif bir şeyler anlayıp, ders çıkarmış mıydı kendine bilinmez; ancak o gün, gece yarısına kadar tezgahın üzerine yığılmış kumaş toplarını yeniden raflara yerleştirmekle uğraştı.


08 Haziran 2015, Moskova


No comments: