Pilot Polat
Nezahat
hanım, yeğenine musallat olan havadan ilaçlama uçağının pilotu Polat’ı bir
punduna getirip iyice benzetmeye karar vermişti.
Adam,
bahçelerinin üzerinde uçağıyla fır dönüyor; bazen çiçekler, bazen aşk şiirleri
yazılı kağıtlar atıyordu.
Deli
miydi, ne!?
Aynı
Şener Şen’in filmindeki pilot Vecihi gibi… Tipi de benziyor muydu ne?
“Abovvv,
aylardan mart değil, bişi değil, nerde çıkıvedi bu hava kedisi başımıza?”
Yeğeni Neriman’ı
sigaya çekti.
“Ne’bleyim
ben be teyze adamı bir defa gördüm, o kadar.”
Kızcağızın
bir suçu yoktu, ama içten içe hoşuna da gitmiyor değildi. Öyle ya beğenilmeyi
herkes ister.
Nezahat
hanım, bir sabah tavuklara yem vermek için bahçeye çıktığında yeğenine caka
yapmak için alçaktan uçan uçağı görünce yine cinleri tepesine çıktı.
O kadar
alçaktan uçuyordu ki, nerdeyse uçağın içinden Neriman’ı görmek için bakan
pilotun fel fecir gözlerini fark etmişti.
Ayağındaki
terliğinin tekini kaptığı gibi hınçla fırlattı.
Terliğin
uçağa isabet etmesi tabii ki mümkün değildi. Ama hınç işte...
Terlik
uçağa isabet etmemişti, ancak süzülüp Hatice ninenin penceresinin camına çarpıp
kırmıştı.
Uçağa
niyetti, cama isabet etmişti.
Terlik
boşa atılmış sayılmazdı, Nezahat abla, Hatice nineye de kızgındı.
Zira
pilot Polat Hatice ninenin uzaktan akrabasıydı ve Neriman’ı onun evinde bir
ziyaretinde görüp, bir görüşte aşık olmuştu.
Eski
komşuydular, ama bu olay aralarındaki ilişkiyi tümden bozacak gibiydi. Hatice
nine bir şey bahane edip, Neriman’i eve çağırmıştı. Güya tesadüf ya, pilot Polat’ın
da o gün ziyaret edesi tutmuştu. Kahve yapmak Neriman’a düşmüştü.
Kahve
fincanını tepsiden alırken, pilot Polat yalnız olup olmadıklarını kontrol ettikten
sonra, “İlk görüşte aşka inanır mısınız?” diye sormuştu.
Neriman’cık,
soruyu anlamamıştıki cevabını versin. Öyle bakakalmıştı.
Pilot
Polat, Nezahat ablaya göre bir şıpsevdi idi. Ciddi bir niyeti olsan usulüne
göre Neriman’ı annesini babasını gönderip istetirdi.
Neydi
öyle havalarda uçup, hava atmak, caka satmak falan.
Evlerinin
camı kırılan Hatice nine kocasını gönderdi. Nezahat abla da kocası Recep Beye
“Erkek adamsan şunlara haddini bildirirsin,” dedi.
Adamcağızların
ikisinin de işi zordu. Eski komşu, akrabadan öte dosttular. Bahçenin bir köşesinde
dertleşip ayrıldılar. Karıları işin peşini bırakmadılar, “Ağzının payını verdin
mi?” sorusunu, “Hem de nasıl,” deyip savuşturdular.
Pilot
Polat da az değildi. Birkaç kere Nezahat hanımların bahçesine yaklaşırken
uçağıyla havada akrobatik takla atmıştı.
Çocukların
bu numaralar çok hoşuna gitmişti. Daha uçak uzaktan görünür görünmez bağırmaya
başlıyorlardı:
“At,
at, at!
Pilot Polat, takla at!”
Pilot Polat, takla at!”
Olay
herkesin kulağına gitti. Kahvede, sokakta konuşulmaya başlandı.
Zaten
köylülerin organik tarım yapanları havadan ilçalama yapılmasından
rahatsızdılar. Kasaba nerdeyse ikiye bülünmüştü. Bu olay da iyice zıtlaşmanın bahanesi,tuzu
biberi oldu.
Konu,
başka bir mahiyet alıp; havadan ilaçlama yanlısı köylülerle organik tarım
yapan, ilaçlamaya karşı olan köylüler arasında mücadelenin bir parçası haline
geldi.
İlaçlamaya
karşı olanlar pilot Polat’a kızıp, “Bu sinek gibi herif mi zeytin sineğini yok
edecemiş akideş?” diyordu.
***
Olay,
havadan ilaçlama şirketinin genel müdürünün kulağına gidince, pilot Polat’ı
derhal makamına çağırtıp, bir güzel kalaylayıp, işine son verdi.
Polat’ın
işten atıldığını duyan zaten zor durumda olan şirketin sahibiyse “Sen ne
yaptığının farkında mısın, nasıl kovarsın adamı sezonun ortasında, elimizde kaç
pilot var?” diye genel müdürü fırçalayıp, kovdu.
Patron
da kendine göre haklıydı. İlaçlama uçuşu pilotluğu zor bir işti ve iyi pilot da
öyle kolay bulunmuyordu. Kısa meydanlardan kalkıp 30-50 cm’den uçup, günde on
saat çalışmak öyle her insanın becerebileceği bir değildi.
Genel
müdür kovulduktan sonra pilot Polat işe geri döndü. Ertesi sabah iş başı yaptı.
Patrondan
aldığı talimatla o gün ve sonraki günlerde Polat, Nezahat hanımların bahçesine
yakın uçmadı.
***
Nezahat
hanım, biraz huzura kavuşmuştu, ama yeğeni yemekten içmekten kesilmişti.
Pilot
Polat’ın attığı çiçekler, şiir yazılı kağıtlar, Neriman’ın teyzesiyle yaşadığı
evin bahçesine bir Serendip yağmurunun ılık damlaları gibi düşüvermişti.
Meğer
kızcağız bu ilgiye hiç de kayıtsız değilmiş.
Evlenme
yaşını geçmesine az kalmıştı. Mesleği olan, düzgün bir kısmet çıkmamıştı
karşısına. Çok fazla tanıma imkanı olmamıştı Polat’ı, ama çirkin sayılmazdı,
iyi bir işi vardı. En önemlisi de eğer numara yapmıyorsa romantik bir aşıktı.
Nerden bulacaktı bir daha böylesini?
Birden
patladı:
“Teyze,
senin derdin ne? Kime vereceksin beni. Var mı başka talibim? Doktorlar,
mühendisler sıraya mı girmişler beni almak için?”
Nezahat
hanım, Neriman’ın bu tepkisi karşısında sustu kaldı.
“Vah
benim öksüz yetim yavrucağım” diye düşündü. “Meğer içten içe dertliymiş.
Dertliymiş de anlayamamışız. Kıyamam ben sana!”
Neriman’ın
annesi onu doğururken ölmüştü. Kamyonculuk
yapan babasını da bir kazada yitirmişti. Kızıyla bir başına kalan adamcağız
gece gündüz demeden evinin rızkının peşindeyken bir geceyarısı bir anlık
uykunun kurbanı olmuştu.
Öyle
işte…
Tek
başına kalıveren Neriman’a teyzesi sahip çıkmış, evine almıştı. Kızı gibi
benimsemiş, sevmişti onu.
***
Nezahat
hanım, o gece kocası Recep Bey’e durumu anlatıp, danıştı. Yoksa pilot Polat
gerçekten kötü bir adam değil miydi? Adamın niyeti gerçekten iyi ise belki
haksızlık ediyorlardı.
Adamcağız,
“Yarın düşünürüz hanım, hele bir de araştıralım bakalım. Kimmiş, neyin nesiymiş
bu adam?” deyip yorganı tepesinde çekip uyudu.
Ertesi
gün kasabada güvendiği bir kaç arkadaşına konuyu açıp, pilot Polat hakında
bilgi toplamaya çalıştı. İyi diyen de vardı, kötü diyen de.
Birisi,
“Duyduğuma göre herif anarşikmiş,” dedi.
“Ne
demek oluyo o?” diye sordu.
“Solcuymuş
yani!
Recep
Bey, “İyi ya, bunda ne kötülük var ki?” dedi.
“Eskiden,
pilot yüzbaşı iken bir toplantıda okuduğu bir Nazım Hikmet şiiri yüzünden
mimlenmiş, Ordudan atılmış.”
Doğruydu,
pilot Polat, Ordudan atılmıştı. Halbuki Nazım’ın bu şiiri siyasi bir şiir de
değilmiş, o güzelim aşk şiirlerinden bir tanesiymiş.
O
da işsiz kalınca bu işe başlamıştı. Jet uçağıymış, havadan ilaçlama uçağıymış
onun için fark etmezdi. Hepsini uçurmanın ustasıydı.
Recep
Bey, bir süre düşündükten sonra, “N’apsın adamcağız ekmeğini çıkarmak için
bildiği işi yapıyor namusuyla. Hırsızlık yapmıyor ya,” dedi.
Böyle
deyince kimseye bir şey söylemek düşmezdi.
***
Kasabada
bir sessizlik vardı.
Ahaliden
bazıları, pilotun Neriman’ı uçağıyla kaçıracağını, birlikte gizli gizli plan
yaptıklarını, kızın bohçasını çoktan hazırlayıp yatağının altına sakladığı
Polat’tan haber beklediği dedikodusunu yaymaya başlamışlardı.
Bu
böyle olmayacaktı.
Recep
Bey, Hatice ninenin kocasını bir kenara çekip “Bak Hüsam, milletin diline
düşüyoruz. Ben senin şu pilot yeğenini araştırdım. Kötü bir çocuk değil aslında.
Niyeti ciddi ise usulüne, adabına uygun olarak gelip kızı istesin,” dedi.
Adam
bunu duyunca sanki bu haberi beklermiş gibi sevinçle Recep Bey’e sarıldı.
Bir
akşam pilot Polat, şirketin sahibini, Hatice nineyi ve kocasını da alıp, bir
buket çiçek, bir paket lokumla Neriman’ı istemek için gitti.
Önceden
haberli oldukları için iyi karşılandılar.
İlginçtir;
içlerinden hiçbiri farkında değildi, akıllarına da gelmemişti, ama Nezahat
hanımın giymesi için Polat’a uzattığı terlik ta o zaman bahçede ona fırlattığı,
ancak Hatice ninenin camını kıran terlikti.
No comments:
Post a Comment