02 April 2020

Pilot Polat ( Öykü ) / M. Hakkı Yazıcı




Pilot Polat

Nezahat hanım, yeğenine musallat olan havadan ilaçlama uçağının pilotu Polat’ı bir punduna getirip iyice benzetmeye karar vermişti.
Adam, bahçelerinin üzerinde uçağıyla fır dönüyor; bazen çiçekler, bazen aşk şiirleri yazılı kağıtlar atıyordu.
Deli miydi, ne!?
Aynı Şener Şen’in filmindeki pilot Vecihi gibi… Tipi de benziyor muydu ne?
“Abovvv, aylardan mart değil, bişi değil, nerde çıkıvedi bu hava kedisi başımıza?”
Yeğeni Neriman’ı sigaya çekti.
“Ne’bleyim ben be teyze adamı bir defa gördüm, o kadar.”
Kızcağızın bir suçu yoktu, ama içten içe hoşuna da gitmiyor değildi. Öyle ya beğenilmeyi herkes ister.
Nezahat hanım, bir sabah tavuklara yem vermek için bahçeye çıktığında yeğenine caka yapmak için alçaktan uçan uçağı görünce yine cinleri tepesine çıktı.
O kadar alçaktan uçuyordu ki, nerdeyse uçağın içinden Neriman’ı görmek için bakan pilotun fel fecir gözlerini fark etmişti.
Ayağındaki terliğinin tekini kaptığı gibi hınçla fırlattı.
Terliğin uçağa isabet etmesi tabii ki mümkün değildi. Ama hınç işte...
Terlik uçağa isabet etmemişti, ancak süzülüp Hatice ninenin penceresinin camına çarpıp kırmıştı.
Uçağa niyetti, cama isabet etmişti.
Terlik boşa atılmış sayılmazdı, Nezahat abla, Hatice nineye de kızgındı.
Zira pilot Polat Hatice ninenin uzaktan akrabasıydı ve Neriman’ı onun evinde bir ziyaretinde görüp, bir görüşte aşık olmuştu.
Eski komşuydular, ama bu olay aralarındaki ilişkiyi tümden bozacak gibiydi. Hatice nine bir şey bahane edip, Neriman’i eve çağırmıştı. Güya tesadüf ya, pilot Polat’ın da o gün ziyaret edesi tutmuştu. Kahve yapmak Neriman’a düşmüştü.
Kahve fincanını tepsiden alırken, pilot Polat yalnız olup olmadıklarını kontrol ettikten sonra, “İlk görüşte aşka inanır mısınız?” diye sormuştu.
Neriman’cık, soruyu anlamamıştıki cevabını versin. Öyle bakakalmıştı.
Pilot Polat, Nezahat ablaya göre bir şıpsevdi idi. Ciddi bir niyeti olsan usulüne göre Neriman’ı annesini babasını gönderip istetirdi.
Neydi öyle havalarda uçup, hava atmak, caka satmak falan.
Evlerinin camı kırılan Hatice nine kocasını gönderdi. Nezahat abla da kocası Recep Beye “Erkek adamsan şunlara haddini bildirirsin,” dedi.
Adamcağızların ikisinin de işi zordu. Eski komşu, akrabadan öte dosttular. Bahçenin bir köşesinde dertleşip ayrıldılar. Karıları işin peşini bırakmadılar, “Ağzının payını verdin mi?” sorusunu, “Hem de nasıl,” deyip savuşturdular.
Pilot Polat da az değildi. Birkaç kere Nezahat hanımların bahçesine yaklaşırken uçağıyla havada akrobatik takla atmıştı.
Çocukların bu numaralar çok hoşuna gitmişti. Daha uçak uzaktan görünür görünmez bağırmaya başlıyorlardı:
“At, at, at!
Pilot Polat, takla at!”
Olay herkesin kulağına gitti. Kahvede, sokakta konuşulmaya başlandı.
Zaten köylülerin organik tarım yapanları havadan ilçalama yapılmasından rahatsızdılar. Kasaba nerdeyse ikiye bülünmüştü. Bu olay da iyice zıtlaşmanın bahanesi,tuzu biberi oldu.
Konu, başka bir mahiyet alıp; havadan ilaçlama yanlısı köylülerle organik tarım yapan, ilaçlamaya karşı olan köylüler arasında mücadelenin bir parçası haline geldi.
İlaçlamaya karşı olanlar pilot Polat’a kızıp, “Bu sinek gibi herif mi zeytin sineğini yok edecemiş akideş?” diyordu.
***
Olay, havadan ilaçlama şirketinin genel müdürünün kulağına gidince, pilot Polat’ı derhal makamına çağırtıp, bir güzel kalaylayıp, işine son verdi.
Polat’ın işten atıldığını duyan zaten zor durumda olan şirketin sahibiyse “Sen ne yaptığının farkında mısın, nasıl kovarsın adamı sezonun ortasında, elimizde kaç pilot var?” diye genel müdürü fırçalayıp, kovdu.
Patron da kendine göre haklıydı. İlaçlama uçuşu pilotluğu zor bir işti ve iyi pilot da öyle kolay bulunmuyordu. Kısa meydanlardan kalkıp 30-50 cm’den uçup, günde on saat çalışmak öyle her insanın becerebileceği bir değildi.
Genel müdür kovulduktan sonra pilot Polat işe geri döndü. Ertesi sabah iş başı yaptı.
Patrondan aldığı talimatla o gün ve sonraki günlerde Polat, Nezahat hanımların bahçesine yakın uçmadı.
***
Nezahat hanım, biraz huzura kavuşmuştu, ama yeğeni yemekten içmekten kesilmişti.
Pilot Polat’ın attığı çiçekler, şiir yazılı kağıtlar, Neriman’ın teyzesiyle yaşadığı evin bahçesine bir Serendip yağmurunun ılık damlaları gibi düşüvermişti.
Meğer kızcağız bu ilgiye hiç de kayıtsız değilmiş.
Evlenme yaşını geçmesine az kalmıştı. Mesleği olan, düzgün bir kısmet çıkmamıştı karşısına. Çok fazla tanıma imkanı olmamıştı Polat’ı, ama çirkin sayılmazdı, iyi bir işi vardı. En önemlisi de eğer numara yapmıyorsa romantik bir aşıktı. Nerden bulacaktı bir daha böylesini?
Birden patladı:
“Teyze, senin derdin ne? Kime vereceksin beni. Var mı başka talibim? Doktorlar, mühendisler sıraya mı girmişler beni almak için?”
Nezahat hanım, Neriman’ın bu tepkisi karşısında sustu kaldı.
“Vah benim öksüz yetim yavrucağım” diye düşündü. “Meğer içten içe dertliymiş. Dertliymiş de anlayamamışız. Kıyamam ben sana!”
Neriman’ın annesi onu doğururken ölmüştü.  Kamyonculuk yapan babasını da bir kazada yitirmişti. Kızıyla bir başına kalan adamcağız gece gündüz demeden evinin rızkının peşindeyken bir geceyarısı bir anlık uykunun kurbanı olmuştu.
Öyle işte…
Tek başına kalıveren Neriman’a teyzesi sahip çıkmış, evine almıştı. Kızı gibi benimsemiş, sevmişti onu.
***
Nezahat hanım, o gece kocası Recep Bey’e durumu anlatıp, danıştı. Yoksa pilot Polat gerçekten kötü bir adam değil miydi? Adamın niyeti gerçekten iyi ise belki haksızlık ediyorlardı.
Adamcağız, “Yarın düşünürüz hanım, hele bir de araştıralım bakalım. Kimmiş, neyin nesiymiş bu adam?” deyip yorganı tepesinde çekip uyudu.
Ertesi gün kasabada güvendiği bir kaç arkadaşına konuyu açıp, pilot Polat hakında bilgi toplamaya çalıştı. İyi diyen de vardı, kötü diyen de.
Birisi, “Duyduğuma göre herif anarşikmiş,” dedi.
“Ne demek oluyo o?” diye sordu.
“Solcuymuş yani!
Recep Bey, “İyi ya, bunda ne kötülük var ki?” dedi.
“Eskiden, pilot yüzbaşı iken bir toplantıda okuduğu bir Nazım Hikmet şiiri yüzünden mimlenmiş, Ordudan atılmış.”
Doğruydu, pilot Polat, Ordudan atılmıştı. Halbuki Nazım’ın bu şiiri siyasi bir şiir de değilmiş, o güzelim aşk şiirlerinden bir tanesiymiş.
O da işsiz kalınca bu işe başlamıştı. Jet uçağıymış, havadan ilaçlama uçağıymış onun için fark etmezdi. Hepsini uçurmanın ustasıydı.
Recep Bey, bir süre düşündükten sonra, “N’apsın adamcağız ekmeğini çıkarmak için bildiği işi yapıyor namusuyla. Hırsızlık yapmıyor ya,” dedi.
Böyle deyince kimseye bir şey söylemek düşmezdi.
***
Kasabada bir sessizlik vardı.
Ahaliden bazıları, pilotun Neriman’ı uçağıyla kaçıracağını, birlikte gizli gizli plan yaptıklarını, kızın bohçasını çoktan hazırlayıp yatağının altına sakladığı Polat’tan haber beklediği dedikodusunu yaymaya başlamışlardı.
Bu böyle olmayacaktı.
Recep Bey, Hatice ninenin kocasını bir kenara çekip “Bak Hüsam, milletin diline düşüyoruz. Ben senin şu pilot yeğenini araştırdım. Kötü bir çocuk değil aslında. Niyeti ciddi ise usulüne, adabına uygun olarak gelip kızı istesin,” dedi.
Adam bunu duyunca sanki bu haberi beklermiş gibi sevinçle Recep Bey’e sarıldı.
Bir akşam pilot Polat, şirketin sahibini, Hatice nineyi ve kocasını da alıp, bir buket çiçek, bir paket lokumla Neriman’ı istemek için gitti.
Önceden haberli oldukları için iyi karşılandılar.
İlginçtir; içlerinden hiçbiri farkında değildi, akıllarına da gelmemişti, ama Nezahat hanımın giymesi için Polat’a uzattığı terlik ta o zaman bahçede ona fırlattığı, ancak Hatice ninenin camını kıran terlikti.

No comments: