Zurnacıların Hüseyin
“Zurnacıların Hüseyin de zurnacı
oluvemiş gari.”
“Abov, bi o eksikti zate.”
Senelerce devlet kapısında memurluk
yapıp emekli olduktan sonra Zurnacıların Hüseyin de babasının, abisinin
mesleğine merak sarmıştı.
Çalsındı çalmasına, ama bir iki gün,
sabahın erken saatlerinden akşamın körüne kadar evde, bahçede zıttırı düttürü
zurnasını öttürmeye başlayınca başta kırk yıllık karısı olmak üzere bütün
komşular şikayet etmeye başladı.
Karısı zurnanın neden
olduğu yüksek sesten rahatsız oluyordu. Uyarılarına rağmen evde çalmaya devam
ettiği için çok kızdı.
Sonunda dayanamadı, isyan etti; kavga
gürültü derken Hüseyin’e ceza kesti:
“Git zurnanı kırk gün dağlarda çal, ancak
seni o şekilde affederim" deyip evi terk etti; küçük bir çıkınla Manisa’daki
anasının yanına gitti.
Kaynanası vaktiyle annesini, babasını
dinlemeyip Hüseyin’e varan kızını iki gözü iki çeşme birden karşısında görünce
“Abov, kızını boş bırakırsan, ya davulcuya, ya zurnacıya kaçar, derlerdi de
inanmazdım,” demiş.
Bu laf Hüseyin’in kulağına gidince
daha ağırına gitti.
Cezasına razıydı.
Gün ağarınca kümesteki tavukları
yemleyip zurnası koltuğunun altında karşıdaki dağın yolunu tuttu.
Jandarmadan izin alarak dağın
yamacında bir ağacın gölgesine sığınıp çalmaya başladı. Bu izin işin
formalitesi idi. Neme lazım, etraf biraz karışık terörist falan zannetmesinler
diye önden haber vermişti.
Çayıra yayılmış otlayan hayvanlar huzursuz
olup, kaçışınca çobanlar taşla Hüseyin’i kovaladılar, o da kaçıp daha da
yukarılara çıktı.
Dağda, her şeyden ve herkesten uzakta
bütün ovayı gören kocaman bir kaya seçti kendisine, üstüne tünedi. Başladı
zurnasını öttürmeye.
Her gün böyle… Akşama kadar öttürüp,
gün batıp hava kararınca eve dönmeye başladı.
Söyleyenler abartmadıysa rüzgarlı
havalarda ta Zeytinliova’dan bile duyuluyormuş zurnasının sesi.
"Müzisyen bir
aileden geliyorum. Babam, abim zurnacıydı. Zurna çalmayı ben de çok seviyorum.
Hatta bazen çalarken duygulanıp gözlerimden yaşlar geldiği oluyor,” diyen, dağda gündüzleri zurna çalan, geceleri ise evine dönen
Hüseyin, kırk günün sonunda eşinin kendisini affetmesi beklentisiyle, ”Affederse
kendisine teşekkür edeceğim, ama affetmezse dağlarda çalmaya devam edeceğim,”
dedi.
Neyse ki filmin sonu yine mutlu bitti.
Karısı kırk gün dolmadan cezasının
yarısı bitmeden geri döndü, ama bir şartla eğer zurna çalmak istiyorsa yine
dağın tepesine gidip orada çalacaktı.
1 comment:
MUHTESEM KUTLARİM SAĞLIKLI AYDINLIK GÜNLERE ÖPTÜM
Post a Comment