15 May 2020

Yılan ( Kısa öykü ) / M. Hakkı Yazıcı





Yılan


Bahçeye iki metrelik, kocaman, Bozyürük türünden bir yılan musallat olmuştu.

“Ulen bulamadın mı gidecek başka bir bahçe?”

Oğlu, “Anne ben bunun kafasını bir ezeyim,” dedi.

Elinde koca bir taşla yılana doğru yönelince durdurdu.

“Dur hele bi oğlum.”

O sırada ineğin sütünü almaya gelen Selman Dayı, “Bu yılan zararsız, ilişmeyin, sıçanları yer. Faydalıdır,” dedi.

Kararsız kaldılar.

Yılan taşların arasından çıkıp, kafasını her gösterdiğinde içleri bir tuhaf oluyordu.

Yılana alışmak, sevmek olur mu?

“Git be yılan! Başka bahçelere git. Bizi de günaha sokma.”

Birlikte salça yapmak için Zeliha kız gelecekti. Bahçede yılan olduğunu duyunca vazgeçmiş, oğluyla haber iletmişti.

Sanki salça yalnız yapılmazmış gibi komşusu Ayşe’yi çağırdı. O da kocası evde diye gelmek istemedi. Güya herifi gizli gizli kadının memelerine bakarmış.

Biri yılandan korkar, öbürü kocasını istemez; çaresiz tek başına salça yapmaya oturdu.

Bir ara kümesin olduğu tarafa doğru gitti. Ne görsün kocası küçük bir tasa süt koymuş yılanı besliyor.

Görünce bağırmaya başladı.

“Yetti gari, kadın ne yaygara yapıp, bağırıyorsun! Bu yılan, sarı yılan, tarıma da yararlı.” 

“Abovvv, boyun devrilsin emi! Meğer yılanın büyüğünü koynumda beslermişim,haberim yoğmuş,” diye çığlığı bastı.



No comments: