Yılan
Bahçeye iki metrelik, kocaman, Bozyürük türünden bir yılan
musallat olmuştu.
“Ulen bulamadın mı gidecek başka bir bahçe?”
Oğlu, “Anne ben bunun kafasını bir ezeyim,” dedi.
Elinde koca bir taşla yılana doğru yönelince durdurdu.
“Dur hele bi oğlum.”
O sırada ineğin sütünü almaya gelen Selman Dayı, “Bu yılan
zararsız, ilişmeyin, sıçanları yer. Faydalıdır,” dedi.
Kararsız kaldılar.
Yılan taşların arasından çıkıp, kafasını her gösterdiğinde
içleri bir tuhaf oluyordu.
Yılana alışmak, sevmek olur mu?
“Git be yılan! Başka bahçelere git. Bizi de günaha sokma.”
Birlikte salça yapmak için Zeliha kız gelecekti. Bahçede
yılan olduğunu duyunca vazgeçmiş, oğluyla haber iletmişti.
Sanki salça yalnız yapılmazmış gibi komşusu Ayşe’yi
çağırdı. O da kocası evde diye gelmek istemedi. Güya herifi gizli gizli kadının
memelerine bakarmış.
Biri yılandan korkar, öbürü kocasını istemez; çaresiz tek
başına salça yapmaya oturdu.
Bir ara kümesin olduğu tarafa doğru gitti. Ne görsün kocası
küçük bir tasa süt koymuş yılanı besliyor.
Görünce bağırmaya başladı.
“Yetti gari, kadın ne yaygara yapıp, bağırıyorsun! Bu yılan,
sarı yılan, tarıma da yararlı.”
“Abovvv, boyun
devrilsin emi! Meğer yılanın büyüğünü koynumda beslermişim,haberim yoğmuş,”
diye çığlığı bastı.
No comments:
Post a Comment