25 June 2005

söyleşi



Yaşamı öykü edinen kalem: Mehmet H. Yazıcı

Tuna Şaylağ

Bilim ve teknik çağı olarak nitelendirilen 20. yüzyıl, dünya tarihine salt bu özellikleri ile değil, insanoğlunun kendi ve başkaları ile yaşadığı yalnızlaşma, yabancılaşma durumları ile de damgasını vuracaktır. II. Gila Kohen Öykü Yarışması'nda, "Fanus" adlı öyküsüyle teşvik ödülünü kazanan Mehmet H. Yazıcı, modern kent yaşamının yozlaştırdığı ilişkileri, sadece fiziksel zevklere dayanarak yaşanan günü birlik cinselliği ironik bir anlatımla dile getiriyor.

Trajı-komik bir olayın öykülendiği ve gerçek bir kara mizah örneği olan "Fanus"da Yazıcı, derinlikten yoksun ve riya üzerine inşa edilmiş insan ilişkilerini ölçülü bir duygusallıkla irdeliyor. Yazar (kendisi bu sıfatı henüz kabullenmiyor), "Öyküler ve Renkler" seçkisinde yer alan diğer hikayesi "Tiyatrocu"da da, toplumsal çalkantıların sona ermesiyle birlikte "para" gibi hayatın değişmez gerçeği ile eski büyük idealler arasında sıkışıp kalan işsiz bir aktörün hayatından acıklı bir kesit sunuyor.

Ankara'da doğan ve tüm öğretim hayatını bu şehirde sürdüren Yazıcı ODTÜ Ekonomi Bölümü mezunu. İş hayatına bir süre Ankara ve İzmir'de devam eden Yazıcı, 1999'dan beri İstanbul'da, özel sektörde dış ticaret uzmanı olarak çalışıyor. Yazar, evli ve bir çocuk sahibi. Bir akşamüstü yaptığımız söyleşide Yazıcı kendini ve yazın serüvenini anlattı. Kendisine ilk olarak yazı ile ilgisinin nasıl ve ne zaman başladığını sordum: "Yazın geçmişim çok eski değil. Yazmaya ilgim okuma sevgisi ile başladı. Babam bizi bu konuda çok teşvik ederdi. Doğan Kardeş, Çocuk Haftası gibi dergilerin yanında Tom Mix, Pekos Bill misali çizgi romanlar da okudum. Sonra sırasıyla klasikler, nobel kazanan yazarlar, Rus ve Fransız Edebiyatının Tolstoy, Çehov, Gogol, Balzac gibi seçkin isimlerini ve tabii ki Orhan Kemal, Yaşar Kemal gibi Türk yazarları okumaya başladım. Onlardan çok etkilenmiş olmalıyım ki ilkokuldan itibaren Türkçe kompozisyon derslerinde hep öykü türü yazılar yazdım. Başarılı olmama rağmen inandırıcı olamamışım ki, hocalarım kompozisyonlarımın üstüne "Sen yazmışsan çok iyi" diye not düşerler ve onları aile büyüklerinden birinin yazdığını ima ederlerdi. O ödevleri ve Türkçe defterlerimi bugün hala saklıyorum. Ancak yazın sürecini devam ettiremedim. Dersler, daha sonra iş hayatının yoğunluğu öyle bir noktaya geldi ki üretememeye başladım ve o duygudan koptuğumu hissettim. Bunların yerine çok iyi fatura, dilekçe yazdım!!

Şiirle ise çok geç ilgilenmeye başladım. Şiir okuyucusu da değildim. Ama hiç ummadığım zamanda, özellikle 5 sene boyunca yaşadığım ve içime dönme fırsatı bulduğum İzmir'de şiir beni buldu. Hilmi Yavuz'a "nasıl yazıyorsunuz?" diye sorulduğunda "Ben yazmıyorum, şiir geliyor ben yazıyorum" diye cevap vermiş ki bu çok doğru. Öykü ve şiirde ben kendimi 50 kuşağına yakın buluyorum. Tıpkı II. Dünya Savaşı'nda ormanlarda saklanan Japon askerleri gibi bir yerlerde saklandım ve seneler sonra bu kuşağın bir temsilcisi olarak ortaya çıktım."

Mehmet H. Yazıcı kafası sürekli değişen fikirlerle dolu bir yazar. Yazılarının üstünde, bitmiş dahi olsalar, devamlı oynuyor, yeni ögeler katıyor. Buna örnek olarak da yazar Erdal Öz'ün 10 sene önce yazdığı "Odalar" adlı eserini tekrar kaleme almasını gösterdi. Yazıcı'nın bir kitap oluşturacak sayıda öyküsü var. Bunlar sanal ortamda "www.dergi.org" sitesinde yayınlanıyorlar. Ancak yazar yazmaya gerektiği kadar zaman ayıramamaktan şikayetçi: "Ben profesyonel bir yazar değilim. Mesleğim dış ticaret uzmanlığı. Ama yazın üstüne çok projem var ve devam etmek için çok zaman ve emek gerekiyor. Hayatlarını yazarlıkla idame ettiren Orhan Pamuk, Ahmat Altan gibi isimleri kıskanıyorum. Ben ise ancak özel hayatımdan çaldığım zamanlarda üretebiliyorum. Ayrıca iş hayatının bazı duyguları törpülediğini örneğin 16 yaşımda yazdığım bir öykü ile şimdikileri kıyasladığımda farkediyorum" dedi. Yazıcı en çok evrenden, yaşadıklarından ve gazete haberlerinden etkilenerek yazıyor. Çocukluk hatıralarında epey malzeme olduğunu, bunları ve hayatındaki diğer kayda değer olayları geç kalmış bir anı defteri gibi yazdığını anlattı. Sosyal bilimlere ve tiyatroya da ilgi duyan Yazıcı zamanında amatör tiyatroculuk da yapmış.

"Yazmak benim için bir terapi, bence bunu herkes denemeli. Konsantre olduğum zaman kalem fikirlerimin hızına yetişemiyor" diyen Mehmet H. Yazıcı "şimdilerde hem öykü hem şiirde yeni bir eğilim çıktı. Konular hep imgeler üzerine oturtuluyor. Bunları inkar etmiyorum ancak okuyanı zorlamayan, içine alabilen ürünler olmaları gerekiyor. Edebi olmak kadar anlaşılır olmak da önemli. Mesela ben bazı yeni şairleri anlamak için kendimi çok zorlayıp, ders çalışır gibi üstlerinde duruyorum. Anlamayınca da acaba eğitimimde bir eksiklik mi var diye hayıflanıyorum. Sonradan da Nazım Hikmet, Orhan Veli, Atilla İlhan'ı okuyup anlıyorsak ve kimi dizelerini ezbere söyleyebiliyorsak, bir kerameti var diye düşünüyorum" dedi. Yazıcı'ya Gila Kohen Öykü Yarışması ve aldığı ödül ile ilgili düşüncelerini sordum. "Ben yazın sanatının öğrencisiyim. Sizin verdiğiniz bu ödül beni çok onurlandırdı ve teşvik etti. Bu ödüle layık olmak için daha fazla çalışmam gerektiğine inanıyorum. Ayrıca ödül kadar öykü alanında yetkin kişilerden oluşan bu jürinin takdirini kazanmak beni çok mutlu etti. O güne kadar fazla okunmuyordum. Ancak yarışmadan sonra aile çevremde ve arkadaş grubumda bir dalgalanma oldu. İnsanlar şaşırdı. Artık evde bilgisayara oturmak konusunda öncelik bende.

Yarışma gecesine gelince, organizasyon ve ödül töreni çok iyiydi. Daha evvel katıldığım Orhan Kemal ödül töreni sizinkinden daha iyi değildi. Eminim ki Gila Kohen Öykü Yarışması ileride Sait Faik, Haldun Taner yarışmaları kadar geleneği ve edebiyata katkısı olan bir etkinlik olacaktır. Ancak bu olayı destekleyecek bir takım faaliyetler yapılması gerektiğine inanıyorum. Örneğin öykü seçkisinin Fethi Naci gibi eleştirmenlere ulaştırılmasını, edebiyat dergilerinde boy göstermesini isterim. Çünkü genç yazarlar için edebiyat aleminde farkedilmek çok zor bir olay. Ben şu anda ODTÜ'lülerin çıkardığı Baraka dergisinin yazı kurulundayım. Bu yarışmayı konu edinip, dergide yazmayı düşünüyorum." Mehmet H. Yazıcı bu yarışma sonunda elde ettiği tecrübeler ışığında 6 ay sonra gerçekleşecek Haldun Taner Öykü Yarışması'nı kazanmayı hedefliyor. İleride adını daha sık duyacağımızdan emin olduğum yazara iyi şanslar diliyorum.

No comments: