19 June 2005

Kiyidan Açilamamak ( Kısa Öykü ) / M. Hakkı Yazıcı





Fotoğraf: 
Murat Uzsoy
Öykü:
M.Hakkı Yazıcı




Kıyıdan Açılamamak



Tomris Uyar’ın anısına




Sessiz, sakin bir geceydi. Cır cır böcekleri, sahile hafif hafif vuran dalgalar ve çay ocağında çalan radyonun kısık sesi olmasaydı hiçbir ses duyulmayacaktı. Sahilde küçük bir çay bahçesindeydiler. Bu sıcak ağustos akşamında ağaçların serinliğine sığınmışlardı. Denize en yakın ahşap masalardan birinde yanyana, yüzleri denize dönük hiç konuşmadan oturuyorlardı. Halbuki bir yere gidip oturur konuşuruz diye gelmişlerdi. Biraz konuşmuşlardı; sonra gecenin büyüsü onları sarmıştı.

Uzaktan geçen bir balıkçı motorunun pat patları duyuldu.

“Kalksak mı ki?”

“Niye, sıkıldın mı?”

“Yooo. Geç oldu; kahveci çocuk evine gitmek ister diye düşündüm.”

“O gitmez; burada yatıyor.”

“Tanıyor musun?”

“Hı hı.”

Geçen balıkçı motorunun yarattığı dalgalar kıyıya ulaştı. Arka arkaya eski iskeleye çarpan dalgaların sesini duydular.

“Bizimkisi aşk mıydı?”

Yeniden konuşmaya niyetlenmişlerdi.

“Bilmem.”

Masanın altında, ayaklarının arasından, tüyleri yoluk bakımsız bir sokak kedisi belki yiyecek bir şeyler bulurum ümidiyle sürtünürek dolandı.

“Miyaavvv!”

“Sahura kalkmış galiba bu.”

Etraftaki evlerin ışıkları, karşıdaki adalardaki ışıklar birer birer, sanki “iyi geceler”diyerek sönüp, azalıyorlardı. Gökyüzünde tek bir bulut kümesi yoktu. Sönen lambaların yerini ay ışığı ve yakamozlar almıştı. Bir de açıktaki balıkçı teknelerinin ışıkları...

“Bilemedik d’imi?”

“Neyi?”

“Bizimkisinin ne olduğunu?”

“Yirmi sene sonra önemi var mı?”

Derinden kahve ocağında çalan radyonun sesi geliyordu. Mahur makamında eski bir şarkı çalıyordu.

“Kaldıysa birer çay içer miyiz?”

“Olur.”

Kalktı çay ocağına doğru yürüdü. Birazdan geri döndü.

“Şansımız yokmuş. Çocuk sandalyesinin üstünde sızıp uyumuş.”

Aniden esen hafif bir rüzgarla ürperdiler. Yaprakların hışırtıları sessizliği bozdu.

“Daldın.”

Erkek, gözlerini denize, uzakta ışıkları gözüken balıkçı teknelerine dikmiş düşünüyordu. Sigarası söndü sönecekti.

“Ne düşünüyordun?”

“O zamanlar..,”dedi.

Sigarasından bir nefes çekti.

“Seninle küçük bir tekneye binip açılsaydık. Plansız programsız açılsaydık denize; rüzgar yelkenimize dolsaydı, rüzgar ve akıntı bizi nereye götürürse oraya gitseydik. Önümüze çıkan çıkan ilk limana demirleseydik..."

Kadın, ne saçma şey, der gibi güldü.

“Nasıl mutlu olabildin mi bari hayatının o bilmediğim yirmi yılında?”

Kadın cevap vermedi.Balıkçılar acaba bir şeyler yakalayabilmişler miydi? ”Olsun,” diye düşündü kadın. Yakalayamasalar bile bir ümitle her gün denize açılıyorlardı. İşin kuralı böyleydi.

Bir süre daha konuşmadan oturdular.

“Kalkalım mı?”

“Olur.”

Kalktılar. Kahveci uykulu gözlerle uyandı. Rüzgar geçmiş, hava sakinleşmişti. Açıkta avlanan balıkçı teknelerinden sevinç çığlıkları duyuldu. Balıkçıların şansları yaver gidiyordu anlaşılan.


No comments: