Seninle bir saat
Seninle otobüsü kaçırdığımız o
yağmurlu bahar gününde tanışmıştık.
Tanışmıştık, ama ben seni daha
önceden biliyordum; sense benim farkında bile değildin.
Sahil Caddesi’ndeki hediyelik
eşya dükkanının sahibi Sabri Bey’in misafiri olduğunu biliyordum.
Belki sadece bir tanıdığı,
akrabası, belki de baldızı… Bilmiyordum.
Seni ilk fark ettiğim günden
sonra kaç kez seni görebilirim ümidiyle dükkanın önünden geçmiştim.
Ağaçların arasından koşarak
çıkmıştın. Bense duraktaki bankta oturmuş kopardığım bir kır çiçeğinin
anatomisini incelemekle meşguldüm.
Nefes nefese yanıma geldin.
“Afedersiniz, otobüs geçti
mi?” diye sordun.
Sesin içimi ürpertmişti.
Seni çok görmüştüm, ama ilk
defa sesini duyuyordum.
“Biraz önce geçti, ben de
arkasından koştum, ama yetişemedim,” dedim.
Üzgün bir of çekmiştin.
Ilık nefesin bana kadar
ulaşmıştı.
Ter içinde kalmıştın.
Yorulduğun belliydi. Önce tereddüt ettin, sonra oturduğum bankın öbür ucuna iliştin.
Sanki ben bilirmişim gibi, “Ne
yapacam şimdi, saatli bir işim vardı,” diye yakındın.
Serpiştiren yağmur durmuştu.
Dönmek için ayağa kalktın.
Biraz düşünüp, yine oturdun.
“Bir sonraki otobüs saat
kaçta?”
“Bir saat sonra.”
“N’apalım, bekleyeyim bari,”
dedin, “Siz de mi otobüsü bekliyorsunuz?” diye sordun.
“Evet,” diye cevap verdim
kısaca.
Epey bir zaman konuşmadık.
“Hava da çok sıcak, susadım;
etrafta da bir şeyler alacak dükkan da yok,” dedin.
“Otobüse daha vakit var, ben
hallederim,” dedim.
Bana fırsat çıkmıştı. Yakında
bir dükkan yoktu, ama ağaçların arkasındaki sokağın köşesinde bir büfe olduğunu
biliyordum. Zıplayıp, bir koşu gidip geldim.
Elimdeki iki şişe gazozla,
boyozu görünce yüzün ışıldadı.
Elimdekileri alırken, “Borcum
ne kadar?” diye sordun.
“Borcunuz yok,” dedim.
“Mahcup ettiniz,” derken
yüzünde o çok sevdiğim gülümsemen vardı.
Borcunun çok üstünde bir ödeme
yaptığının farkında değildin.
Sonra o lanet olası otobüs
geldi. Durağa yanaşırken zamanın bu kadar çabuk geçmiş olmasına hayıflandım.
Sen önden bindin. Ben arkandan
bindikten sonra seni rahatsız etmek korkusuyla önlerde boş bir yere oturdum.
Hiç arkama bakmadım, ama senin
arkada bir yerlerde oturduğunu bilmemin mutluluğu vardı içimde.
İlk defa yolun bu kadar çabuk bitmesine
üzüldüm.
Otobüs İzmir’e girip,
durduğunda yanımdan geçerken, bana bakıp, gülümseyerek “Hoşça kalın,” dedin.
Bir daha hiç göremedim seni.
Güya tanışmıştık, ama ismini
bile bilmiyordum. Ancak ne zaman güzel bir kızdan söz edilse o senin hiç
unutamadığım yüzün gelir aklıma.
04
Ocak 2017, Moskova
No comments:
Post a Comment