15 December 2019

Seninle bir saat ( Kısa öykü ) / M. Hakkı Yazıcı



Seninle bir saat

Seninle otobüsü kaçırdığımız o yağmurlu bahar gününde tanışmıştık.
Tanışmıştık, ama ben seni daha önceden biliyordum; sense benim farkında bile değildin.
Sahil Caddesi’ndeki hediyelik eşya dükkanının sahibi Sabri Bey’in misafiri olduğunu biliyordum.
Belki sadece bir tanıdığı, akrabası, belki de baldızı… Bilmiyordum.
Seni ilk fark ettiğim günden sonra kaç kez seni görebilirim ümidiyle dükkanın önünden geçmiştim.
Ağaçların arasından koşarak çıkmıştın. Bense duraktaki bankta oturmuş kopardığım bir kır çiçeğinin anatomisini incelemekle meşguldüm.
Nefes nefese yanıma geldin.
“Afedersiniz, otobüs geçti mi?” diye sordun.
Sesin içimi ürpertmişti.
Seni çok görmüştüm, ama ilk defa sesini duyuyordum.
“Biraz önce geçti, ben de arkasından koştum, ama yetişemedim,” dedim.
Üzgün bir of çekmiştin.
Ilık nefesin bana kadar ulaşmıştı.
Ter içinde kalmıştın. Yorulduğun belliydi. Önce tereddüt ettin, sonra oturduğum bankın öbür ucuna iliştin.
Sanki ben bilirmişim gibi, “Ne yapacam şimdi, saatli bir işim vardı,” diye yakındın.
Serpiştiren yağmur durmuştu.
Dönmek için ayağa kalktın. Biraz düşünüp, yine oturdun.
“Bir sonraki otobüs saat kaçta?”
“Bir saat sonra.”
“N’apalım, bekleyeyim bari,” dedin, “Siz de mi otobüsü bekliyorsunuz?” diye sordun.
“Evet,” diye cevap verdim kısaca.
Epey bir zaman konuşmadık.
“Hava da çok sıcak, susadım; etrafta da bir şeyler alacak dükkan da yok,” dedin.
“Otobüse daha vakit var, ben hallederim,” dedim.
Bana fırsat çıkmıştı. Yakında bir dükkan yoktu, ama ağaçların arkasındaki sokağın köşesinde bir büfe olduğunu biliyordum. Zıplayıp, bir koşu gidip geldim.
Elimdeki iki şişe gazozla, boyozu görünce yüzün ışıldadı.
Elimdekileri alırken, “Borcum ne kadar?” diye sordun.
“Borcunuz yok,” dedim.
“Mahcup ettiniz,” derken yüzünde o çok sevdiğim gülümsemen vardı.
Borcunun çok üstünde bir ödeme yaptığının farkında değildin.
Sonra o lanet olası otobüs geldi. Durağa yanaşırken zamanın bu kadar çabuk geçmiş olmasına hayıflandım.
Sen önden bindin. Ben arkandan bindikten sonra seni rahatsız etmek korkusuyla önlerde boş bir yere oturdum.
Hiç arkama bakmadım, ama senin arkada bir yerlerde oturduğunu bilmemin mutluluğu vardı içimde.
İlk defa yolun bu kadar çabuk bitmesine üzüldüm.
Otobüs İzmir’e girip, durduğunda yanımdan geçerken, bana bakıp, gülümseyerek  “Hoşça kalın,” dedin.
Bir daha hiç göremedim seni.
Güya tanışmıştık, ama ismini bile bilmiyordum. Ancak ne zaman güzel bir kızdan söz edilse o senin hiç unutamadığım yüzün gelir aklıma.

04 Ocak 2017, Moskova

No comments: